16 Ekim 2012 Salı

Otomatik ilerleme



Otomatik ilerleme, base'lerde bekleyen baserunner'ların yani hücum yapan takım oyuncularının diğer base'e otomatik olarak bir sıra kaymaları olayıdır. Vurucunun birinci base'e ilerlemesi için dolayısıyla eğer varsa diğer base'lerde bulunan arkadaşlarının da bir sonraki base'e ilerlemesi için en sık yaşanan olaylar;

1- Atıcının gönderdiği top 4 defa ball ¹ olursa vurucu birinci base'e yürür. Eğer diğer base'ler de doluysa onlar da bir sıra kayar. ¹ Ball ve Strike

2- Eğer atıcının gönderdiği top vurucuya çarparsa base'ler bir sıra otomatik ilerler.

3- Eğer catcher veya başka bir defans oyuncusu bir şekilde vurucuya fazla yaklaşmışsa ve atış esnasında vurucuya değmişlerse base'ler bir sıra ilerler. Buna catcher's interference denir.

4- Eğer vurucunun gönderdiği top defans yapan takım oyucularından önce bir şekilde umpire'a yani hakeme değerse base'ler bir sıra ilerler.

Eğer top bir baserunner'a değerse, o baserunner out olur ve vurucu birinci base'e ilerler.

Eğer diğer base'lerde baserunner'lar var ise onlar da bir sıra ilerler. Tabi burada önemli olan hücum yapan takımın 2 out'lu olmamasıdır. Çünkü bir baserunner bu esnada oyun dışı kalacağı için 3 out olacak ve hücum yapan takım için o inning sona erecek.

15 Ekim 2012 Pazartesi

Hit

Beyzbol'da hit; batter'ın yani vurucunun topa vurduktan sonra toptan önce birinci base'e ulaşmasına denir. Bunun için vurucunun vurduğu topun foul alanına gitmemesi gerekir.



Kırmızı yol: Topun izlediği yol.
Siyah yol: Vurucunun izlediği yol.
Mavi yol: Topu yakalayan shortstop'un topu gönderdiği yol.

Bu örnekte atıcının gönderdiği topu vurucu shortstop ile third baseman'in hemen arasına bir yere göndermiş olsun. Bu durumda shortstop topu alacak ve vurucu birinci base'e basmadan önce o sırada birinci base'e giden arkadaşı first baseman'a topu atarak vurucuyu oyun dışı bırakmaya çalışacaktır. Eğer first baseman'a top ulaşmış ve first baseman vurucuya vurucu birinci base'e basmadan önce dokunursa ya da birinci base'e dokunursa vurucu oyun dışı kalır.  Vurucunun amacı ise top o sırada birinci base'de bulunan first baseman'a ulaşmadan önce birinci base'e basmaktır. Eğer bunu başarırsa safe olur ve 1 hit kazanır. Artık first base doludur. Genellikle yakın oyunlarda vurucu ya da baserunner base'e varmadan önce zaman kazanmak adına base'e doğru uçar. Bu arada vurucu koşmaya başladığı anda baserunner olmuştur.


Defans oyuncusu baserunner base'e değmeden elindeki topla ona dokunduğu için baserunner oyun dışı

Eğer vurucu birinci base'e varmayı başarırsa 1 hit kazanır.
İkinci base'e varmayı başarırsa 2 hit,
Üçüncü base'e varmayı başarırsa 3 hit,
Home base'e ulaşırsa Home Run puanı kazanır ve takımına da 1 sayı kazandırır.

Hit, istatistik hesaplamalarda oyuncu seçiminde önemli bir yere sahiptir.


Beyzbol Index'i

1- Beyzbol Nedir?
2- Oyun Alanı
3- Oyuncu Pozisyonları
4- Ball ve Strike
5- Sayı Üretme (örnek bir inning)
6- Bir Oyuncu Nasıl Oyun Dışı Kalır?
7- Hit
8- Otomatik İlerleme

Bir oyuncu nasıl oyun dışı kalır?


Kural kitabına göre hücum yapan bir takımın oyuncunun oyun dışı kalması için 19 farklı yol var. En sık rastlanan 6 tanesine göz atalım.

1- Şüphesiz en çok rastlanılanı vurucunun vurduğu topun defans yapan takım tarafından havada yakalanması. Atıcının gönderdiği topa vurucu top yere çarpmayacak şekilde vurmuşsa ve topu havada herhangi bir defans oyuncusu yakalamışsa vurucus out olur yani oyun dışı kalır. Topun gittiği yerin sayı alanı ya da foul alanı olması önemli değil. Buna fly ball denir.

2- Atıcının gönderdiği atışlar toplamda 3 strike olursa vurucu oyun dışı kalır. Buna strikeout denir.
Daha geniş bilgi: Ball ve Strike.

Bunt

3- Normalde vurucu 2 strike halindeyse, topa vurması ve topun foul bölgeye gitmesi vurucuyu strikeout yapmaz. Fakat eğer vurucu bunt yapmışsa yani topa hafifçe vurma pozisyonu almışsa ve vurduğu top foul bölgeye gitmişse strikout olur.





4- Normalde atıcının gönderdiği top bir şekilde vurucunun herhangi bir yerine çarparsa o an kaç ball ve kaç strike olduğuna bakılmaksızın vurucu birinci base'e yürüme hakkı kazanır. Fakat eğer 2 strike varsa ve vurucu gelen topa swing yapmışsa yani sopasını sallamışsa ama top yine vücuduna çarpmışsa birinci base'e yürüme hakkı kazanmaz, bilakis 3 strike olur ve strikeout ile oyun dışı kalır.

5- Bir diğer çok rastlanılan durum ise; eğer vurucu topa foulsuz vurmuşsa top nereye giderse gitsin birinci base'e koşmak zorundadır. Top defans oyuncularının yakınlarına bir yere gitmişse, vurucu birinci base'e basmadan önce top, birinci base'de bekleyen first baseman'a ya da orada o an bekleyen başka bir defans yapan takım oyuncusuna ulaşırsa ve o oyuncu da vurucudan önce base'e basmışsa ya da vurucu base'e basmadan önce top elinde iken vurucuya değmişse vurucu out olur. Burada vurucu sadece bir örnek aslında vurucu o an baserunner'dır ve bu oyun dışı kalma şekli örneğin ikinci base'den üçüncü base'e ulaşmaya çalışan bir baserunner için de geçerlidir. Dipnot: Eğer baserunner önce ulaşırsa safe olur.

6- Eğer vurucunun gönderdiği ve foul olmayan top vurucu birinci base'e koştuğu sırada bir şekilde kendine değerse oyun dışı kalır.

12 Ekim 2012 Cuma

Beyzbolda sayı üretme (Örnek bir inning)


Beyzbolda sayı üretebilmek için Home Plate'e ulaşmak gerekmektedir. Home plate'e ulaşan bir oyuncu 1 run yapmış olur yani takımına 1 sayı kazandırır.

Şöyle bir senaryo üretelim:

Maç yeni başlamış olsun ve oyun Top of the Inning yani 1. inning'de deplasman takımı hücum yapıyor. Tüm base'ler boş. Atıcı topu gönderiyor ve vurucu topu CF ve LF arasındaki gap yani nispeten boş bölgeye göndermeyi başarıyor. Eğer vurucu topu havadan gönderseydi ve defans takım oyuncularından biri topu havada yere değmeden yakalasaydı vurucu oyun dışı kalırdı.

Bizim çizdiğimiz senaryoda ise top yerden belli bir yükseklikte hızlıca şekilde gösterilen  yere doğru gitmiş olsun.

Sarı Yol: Vurucunun izlediği yol
Kırmızı Yol: Topun izlediği yol

Atıcı topu attı ve vurucu topu şekilde gösterilen yere gönderdi. Topa vurduktan hemen sonra ise first base'e (birinci base) doğru koşmaya başladı. Eğer batter yani vurucu topa vurduysa ve top foul'suz bir şekilde vurucudan çıktıysa ve yere temas etmişse, vurucu birinci base'e koşmak zorundadır. Buna force play denir. Senaryomuza göre vurucu sopayı atıp birinci base'e koşmaya başladığı sırada right fielder'da topu yerden alıp takım arkadaşı first baseman'a doğru fırlattı. İşte tam bu sırada eğer vurucu birinci base'e toptan önce varırsa safe olur ve artık o, vurucu değil birinci base'de duran baserunner olmuştur. Yeni vurucu ise batting order'a göre sıradaki vurucu olur ve vurucu yerine geçer. Peki diğer ihtimal neydi; right fielder topu yerden alıp first baseman'a doğru gönderecek ve first baseman normal efort içinde topu yakaldıktan sonra ayağını birinci base'e basabilir ya da topu yakaladıktan sonra vurucuya dokunabilirdi. Bu tür durumlarda vurucu oyun dışı kalır.

Senaryomuza geri dönelim:


Batter birinci base'e defans takımdan daha önce ulaştığı için o base'i ele geçirmiş oldu ve artık o batter yani vurucu değil baserunner pozisyonuna geldi. Bundan sonraki görevi kendinden sonra batting order'a göre vurucu bölümüne geçen takım arkadaşının topa vurmasını bekleyip second base'e (ikinci base) ilerlemek olacak. Hatta başarabilirse third base'e (üçüncü base) hatta home base'e bile ulaşabilir. Takımlarda normalde pitcher'lar yani atıcılar hücum etmezler yani batter ya da baserunner olmazlar. Örneğin bir starting pitcher bir maçtan sonra diğer maçta starting pitcher olmaz, dinlenir. Zaten zor olan bir pozisyon oyuncusunu 9 kişilik batting order'a koymak da genelde takımların yapmadığı bir şeydir.

Şu anki senaryoda artık birinci base'imiz dolu ve bir sonraki batter da yerini almış durumda. Tam bu esnada Batter, pitcher'ın gönderdiği topu stad dışına ya da seyircilere gönderirse home run olur ve hiç bir risk olmadan elindeki sopayı atarak home base'e doğru sırayla diğer base'lere de basarak yürümeye başlar. Daha önce de söylediğimiz gibi bu takımı için 1 sayı anlamına gelir. Fakat burada önemli olan, home run olduğu sırada birinci base'imiz doluydu, bu durumda birinci base'deki baserunner'da önce ikinci base'e sonra üçüncü base'e ve en sonunda da home base'e basarak takımına 1 sayı kazandırmış olur. Sonuç olarak hücum yapan siyah takım 2 sayı kazanmış olur. Tahmin edersiniz ki beyzbolda en efektif sayı alma şekli tüm base'ler dolu iken yapılan home run'dır. Buna Grand Slam adı verilir ve hücum yapan takım toplamda 4 sayı kazanır.

Bizim senaryomuzda home run olmasın. Şu an birinci base'imiz dolu ve bir sonraki vurucumuz da catcher's box'ta yerini almış durumda. Oyun henüz başlamamışken defans  yapan takım oyuncusu first baseman, birinci base ve ikinci base arasında bir bölgede bekliyordu. Bunun nedeni ise batter'dan o bölgeye doğru gelecek topu normal efort içerisinde yakalamak ve batter'ı oyun dışı bırakmaktır. Fakat şu an birinci base dolu ve first baseman genel olarak iki base arasında durmak yerine birinci base'in tam üzerinde bekler. 

Çünkü bu sırada baserunner lead-off durumundadır yani takım arkadaşı batter (vurucu) topa iyi vurduktan sonra bir an önce ikinci base'e ulaşmak isteyecektir. Eğer batter topa vuramazsa ya da pitcher topu atıcıya atmak yerine aniden first baseman'e atarsa baserunner hemen lead-off'u kaldırır ve birinci base'e geri döner. Çünkü zaten halihazırda elinde olan birinci base'i kaybetmek istemeyecektir.

Oyunun amacını, defans takımların base'leri kaptırmamak, hücum yapan takımın da base'leri kapmak gibi basitçe açıklayabiliriz. Atıcı topu vurucuya gönderdiğinde vurucunun topa vuramaması ve catcher'ın (yakalayıcı) topu tutması beyzbolda en sık görülen bir ritüeldir. Fakat tam bu esnada maçlarda ender görülecek bir şekilde baserunner hızına güvenip ikinci base'e koşarsa ve top elinde olan catcher'da bunu görürse topu hemen ikinci base'in üzerinde bekleyen takım arkadaşı second baseman'a atar ve elinde birinci base olan fakat ikinci base'e geçmeye çalışan baserunner oyun dışı kalmış olur ve birinci base'de boşalır.

Senaryo şöyle devam etsin.


Siyah Yol: Vurucunun ve baserunner'ın izlediği yol
Kırmızı Yol: Topun izlediği yol
Mavi Yol: Left Fielder'ın topu almak için izlediği yol 

Vurucudan çıkan top üçüncü base'in hemen yakınına deyip dışarı gitmiş olsun. Bu durumda foul olmaz çünkü top fair territory yani sayı alanına deyip foul territory yani foul alanına gittiği için top fair ball'dur yani oyun değeri kazanmıştır ve strike olmaz.

Top esasen güzel bir yere gitmiştir. Çünkü left fielder topu alıp arkadaşlarına gönderene kadar vurucu sopasını atıp birinci base'e koşar. Birinci base'de ister durur isterse ikinci base'e devam eder. Buna kendisi karar verebileceği gibi hemen baseline dibinde coach's box'ta bekleyen takım arkadaşları da elleriyle devam et ya da dur diyerek karar vermesine yardımcı olabilir. Bizim senaryomuzda vurucu topu şekildeki bölgeye gönderdikten sonra birinci base'e güvenli bir şekilde ulaşmış olsun. Vurucu koşmaya başladığı anda daha önce birinci base'de duran baserunner da force play gereği koşmak zorundadır. Çünkü top yere değmiştir. Baserunner zaten base'den biraz açılmış olduğu için ikinci base'e kolayca varacak ve üçüncü base'e koşmaya devam edecek. Üçüncü base'e geldiğinde base'in hemen yanında duran arkadaşı ise o an topun bulunduğu yere göre tehlike yoksa arkadaşına home plate'e devam etmesini işaret edebilir ya da durmasını söyleyebilir. Biz durduruyoruz.

Artık birinci base ve üçüncü base'ler dolu.



Bu noktada hücum yapan takım çok avantajlı. Çünkü hiçbir oyuncusu oyun dışı kalmamış ve üçüncü base'leri dolu.

Şimdi biraz avantajlarını azaltalım ve 2 oyuncularını oyun dışı bırakalım. Şu an catcher's box'a geçen vurucu batting order'a göre takım menajerinin 3. sırada yazdığı vurucu. Dikkat edilirse ilk 2 vurucu zaten şu an baserunner olmuş durumdalar. 

Atıcı topu atsın ve vurucu topu center fielder ve right fielder arasındaki gap bölgeye doğru vursun. Buradaki püf nokta, topun yere değip değmediğidir. Eğer top yere değmediyse baserunner'lar diğer base'e koşamazlar yani force play başlamamış olur. Fakat vurucu topa vurduğu için first base'e doğru ilerlemek zorundadır. Burada kafa karıştıran nokta bir base'de iki oyuncu birden olamayağına göre neden birinci base'deki baserunner ikinci base'e ilerlemiyor olabilir. Bunun nedeni ise bir fly ball'un yani yere değmeden havaya gönderilen topun outfielder'lar tutmadan baserunner'lar yerlerinden hareket edemezler. Normal efortlar içerisinde outfielder'lar o topu havada yakalarlar ve yakaladıkları anda vurucu oyun dışı kalır. Yine aynı anda yani yakaladıkları anda isterlerse base runner'lar diğer base'e koşabilirler ancak eğer outfielder topu baserunner'ın koştuğu base'deki arkadaşına atmayı başarırsa baserunner'da oyun dışı kalmış olur. Bu yüzden riski almak ya da almamak baserunner'a kalmıştır. Genelde koşmazlar ve bulundukları base'e geri dönerler. Senaryomuz da böyle işlesin. Vurucunun attığı fly ball'u right fielder havada yakalasın ve vurucu oyun dışı kalsın.

Şu an durumumuz birinci ve üçüncü base dolu ve 1 oyuncumuz oyun dışı.

1 oyuncumuzu daha oyun dışı bırakalım. Batting order'a göre vurucu bölümüne geçen 5. vurucumuz 3 defa strike olan topa vuramamış olsun ve oyun dışı kalsın. Hatırlanacağı gibi atıcının gönderdiği ve catcher's box'ta catcher'ın hemen arkasında duran umpire'ın karar verdiği ball ya da strike kararın göre 3 strike alan bir vurucu oyun dışı kalır. 4 ball alan bir vurucu ise bir base yürüme hakkı kazanır. (Tabi eğer diğer base'ler de doluysa o oyuncularda bir sıra ilerler. Üçüncü base dolu ise sayı olur.)

Son durumumuz şöyle:


Temsili maç anı görüntüsü:


Şimdi artık bir sayı alalım. Vurucu topu infield'in hemen dışına bir yere göndersin ve shortstop da bunu engelleyememiş olsun. Üçüncü base'de duran baserunner'a home base'e ulaşmak için yeterli süre olmuş olsun. Bu durumda vurucu topa vurduktan sonra baserunner'lar koşmaya başlayacak ve home base'e ulaşan üçüncü base'deki baserunner takımına 1 sayı kazandıracak.

Siyah Yol: Vurucunun ve baserunner'ın izlediği yol
Kırmızı Yol: Topun izlediği yol
Mavi Yol: Left Fielder'ın topu almak için izlediği yol 

Artık siyah takım 1 - 0 önde. Üçüncü base'deki baserunner home base'e ulaşarak takımına 1 sayı kazandırdı ve artık bu inning'de bir görevi kalmadı. Vurucu ise birinci base'e ulaşmayı başardı. Birinci base'deki baserunner ise ikinci base'e ulaşmayı başardı. Aslında baserunner'lar koşmaya devam edebilirdi ama top fazla uzağa gitmediği için bir sonraki base'e giderken topu alan left fielder, topu base'deki arkadaşlarına göndererek baserunner'ları oyun dışı bırakabilir. Ve 3 oyun dışı olacağı için de hücum eden takımın hücum hakkı sona erer. O yüzden baserunner'lar için tek bir base ilerlemek makul bir durumdur.

Son durumumuz:




Son senaryomuzda vurucu kendisine atılan topu infield içerisinde bir yere vurabilmiş olsun ve topu yakalayan shortstop topu birinci base'de duran arkadaşı first baseman'a göndersin ve vurucu oyun dışı kalsın. Bu durumda birinci base'deki ya da ikinci base'deki baserunnar'ların ne yaptığınıın hiç bir önemi yok. Çünkü vurucu oyun dışı kaldığı için 3 out oldu ve hücum yapan takım sırasını tamamladı.




Beyaz Yol: Topu alan third baseman'ın topu gönderdiği yol 
Kırmızı Yol: Topun izlediği yol
Siyah Yol: Vurucunun izlediği yol 

Artık hücum yapan takım 3 out ile inning'de hücum bölümünü tamamlayacak ve defans yapan takım durumuna geçecek. Siyah takım deplasman takım olduğuna göre Top of the Inning bitti ve şu an Middle of the Inning'deyiz. Az sonra Bottom of the Inning başlayacak ve ev sahibi takım hücum edecek. Bottom of the Inning bittikten sonra ise bir inning tamamlanacak.





Ball ve Strike


Beyzbolda defans yapan takım topa sahiptir. Atıcı topu vurucuya doğru atar ve burada temel amaç top strike zone denilen bölüme doğru atarak strike kazanmaktır. 3 strike olunca vurucu strikeout olur ve oyun dışı kalır. Top strike zone dışına yani ball zone'a giderse top ball olur. 4 ball olunca vurucu first base'e doğru ilerleme hakkı kazanır. Tüm bunlara karar veren ise catcher'ın arkasında duran catcher's box umpire'ıdır yani hakemdir. Bu durumda;

3 strike = Strikout
4 ball = Vurucu first base'e yürüme hakkı kazanır.

Atılan bir topun strike olması için ya strike zone denilen alana gitmiş olması lazım ki buna umpire karar veriyor ya vurulan topun foul bölgesine gitmesi lazım ya da vurucunun bat'i yani beyzbol sopasını boşa sallaması gerekmektedir. Bu durumda gönderilen topun ball zone'a ya da strike zone'a gitmiş olmasının hiçbir önemi yok eğer vurucu swing denilen şeyi yapmışsa ve sopasını boşa sallamışsa atılan top strike olur.

Atıcı ve Yakalayıcı yani battery birbirleri ile çok iyi anlaşan ikililerdir. Çünkü catcher yani yakalayıcı batter'ın yani vurucunun aldığı pozisyona göre atıcıya eliyle işaret eder ve atıcı da buna göre fastball, curveball, change-up, slider gibi tekniklerle topu gönderir. Amaç çok açıktır. Hücum yapan takım oyuncusu vurucuya olabilecek en zor topları göndererek topa iyi vurmasını engellemek ya da hiç vuramamasını sağlayarak strikeout yapmaktır.


Bu örnekte; Atıcı topu 2 defa strike zone'un soluna göndermiş ve 2 - 0 olmuş. Maçlarda istatisiklerde önce ball sayısı sonra strike sayısı yazar. Bu örnekte O (Out) = 2. Yani hücum yapan takımın 2 oyuncusu oyun dışı kalmış 1 oyuncu daha kalırsa turn bitecek ve hücum yapan takım defans yapan takım olacak.


Bu örneğin açıklamasını ise maç izlerken çok işe yarayacağını düşünüyorum. NYY yani New York Yankees ve DET yani Detroit Tigers henüz sayı alamamışlar. Bunun hemen yanında bulunan 3 beas'in ise hepsi boş. Yani base'ler boş. 4TH, maçın dördüncü inninginin oynandığını. 1 - 1 ise az önce değindiğim gibi atıcının gönderdiği toplar 1 ball ve 1 strike olmuş. 2 outs, inning'de hücum yapan takımın 2 oyuncusu oyun dışı kalmış. PITCHES 50 ise o an atıcı olan oyuncunun o ana kadar attığı top sayısı. 

Ball ve strike için söyleyebilirz ki; strikeout ile oyuncu oyun dışı kalır ve bir inning'de 3 oyuncusu oyun dışı kalan takım hücum hakkını kaybeder. Tabi ki bir oyuncuyu oyun dışı bırakmanın tek yolu strikeout değildir, daha sonra diğer yollara da göz atacağız. 

Beyzbol Oyuncu Pozisyonları


Beyzbolda defans yapan bir takımın oyun alanında aldığı pozisyon bu şekildedir. Eğer base'ler boş ise sahada o an hücum yapan takımdan sadece batter (vurucu) vardır ve catcher'ın hemen önünde bulunur. Burada oyunculara verilen adları genel terimleriyle kullanmamın nedeni ESPN'de maç istatistiklerine bakarken ya da televizyondan maç izlerken terimlere aşina olabilmektir. Yoksa First baseman yerine birinci kale koruyucusu yazmak da yanlış değildir elbette.

Bir önceki konuda outfield ve infield bölgelerinin neresi olduğunu değinmiştik. Bu bölgelerde bulunan oyunculara bölgenin adı ile kategorize edilmiştir. Bu durumda;

Outfielders - Left Fielder, Center Fielder ve Right Fielder,
Infielders - First Baseman, Second Baseman, Shortstop ve Third Baseman,
Battery - Pitcher ve Catcher,

den oluşur.

Oyuncuların görevlerine geçmeden önce bir maç üzerinde şöyle bir örnek ile oyuncuların o an aldığı pozisyonları görebiliriz.

Designated hitter, coach's box'ta bulunan destek veren oyuncular ve batter (vurucu) hücum yapan takımın oyuncuları diğerleri ise defans yapan takımın oyuncularıdır. Yani griler hücum eden, beyazlar ise defans yapan takımdır. Maçın bu anında dikkat edilirse tüm base'ler boştur. Yani batter topu tribünlere vuramadığı sürece ya da defans yapan takım çok büyük bir hata yapmadığı sürece hücum yapan takımın sayı alması çok zordur. Base'ler ne kadar dolu olursa hücum yapan takımın sayı alması kolaylaşacaktır. Çünkü oyuncular yavaş yavaş home plate'e yaklaşacaklardır.

1 / P - Pitcher (Atıcı): Defans yapan takımın en önemli oyuncularından biridir. Çünkü hücum yapan takımın vurucusunu oyun dışı bırakma ve 3 out ile beraber hücumlarını sonlandırma şansına sahiptir. Aslında bu battery'nin işidir yani sadece pitcher değil catcher'larında sorumlulukları yüksektir. Atıcılar genellikle topları fastball adı verilen ve olabildiğince hızlı bir şekilde karşı tarafa catcher'a göndermeyi tercih ederler. Bunun dışında;

Curveball: falsolu atıcı tekniği,
Slider: Fastball ve curveball arasında bir ivme ve hız ile topun önü biraz aşağı bakacak şekilde atıcı tekniği,
Changeup: Fastball gibi hızlı gidiyor gibi görülen ve yine oyuncunun topu tutuş ve atış biçimi fastball gibi olan ancak home plate'e yaklaştıkça hızı yavaşlayan atıcı tekniği,

En çok kullanılan atıcı teknikleri bunlar ama yine bu teknikler de kendi içlerinde farklı isimlerle kategorilere ayrılmıştır. Burada temel amaç, topu nizami bir şekilde vurucunun topa vuramayacağı şekilde yollamaktır. Atıcının görevi budur. Nizamiden kasıtın ne olduğunu daha sonra göreceğiz.

Takımlar maç içindeki stratejilerine göre atıcılarını belirlerler. Bir takımda ilk atıcı olan oyuncuya Starting Pitcher denir. 25 kişilik bir beyzbol takım kadrosunda genellikle 4 ya da 5 tane starting pitcher vardır. Çünkü bir starting pitcher bir maçtan sonra ancak 3-4 gün istirahat ederek kendine gelir. Bunun yanında Relief Pitcher, takımlarda starting pitcher'dan sonra atıcı olan kişilere denir. Starting pitcher'lar sahada olabildiğince kalmaya çalışırlar ancak yorgunluk, sakatlık gibi durumlarda yerlerini relief pitcher'lara bırakırlar. 

Starting Pitcher'ları kategorize edersek;

· Ace Pitcher: Takımdaki en iyi starting pitcher'a verilen addır. Genellikle oyunda ace pitcher olarak değil yine starting pitcher olarak adlandırılırlar.

Relief Pitcher'ları kategorize edersek;

· Middle Relief Pitcher ya da Middle Reliever: Starting pitcher'dan sonra   5, 6 ya da 7. inning'lerde oyuna giren relief pitcher'lara verilen addır.

· Long reliever: İlk 3 inning içerisinde starting pitcher yerine oyuna giren relief pitcher'a verilen isimdir. Bunun nedeni sakatlık olabilir, taktik olabilir, starting pitcher o gün gününde değildir vs.

· Setup pitcher: Genellikle 8. inning'de closer'dan önce oyuna giren relief pitcher'lara verilen isimdir.

· Closer: 9. inning'de oyuna giren ve genellikle takımın en iyi relief pitcher'ı olan atıcılara verilen isimdir. Görevleri önde olan takımlarını sayı vermeden kazanmalarını sağlamaktır.


· Left-handed specialist: Genellikle sol elli vuruculara veya sağ eli zayıf vuruculara karşı stratejik olarak oyuna sokulan sol elli relief pitcher'lara verilen isimdir.


Atıcıların oyunun gidişatına nasıl etki ettiğini ve vurucuları nasıl oyun dışı bırakabildiklerini daha sonra göz atacağız.

Pitcher ve Catcher = Battery

2 / C - Catcher: Daha önce gördüğümüz ve catcher's box adı verilen tutucu alanında bulunan hücum oyuncusu batter yani vurucunun hemen arkasında umpire yani hakemin de hemen önünde bulunan defans oyuncusuna verilen addır. Catcher'ın görevi atıcıya eliyle ve hareketleriyle vurucunun aldığı pozisyona göre işaret vererek yönlendirmek ve bu sayede vurucuya olabildiğince topa az vurma imkanı sağlamaktır. Normal şartlar altında ve bilinen eforla tutucular, atıcılardan gelen topu dikkatli bir şekilde takip edip tutmalı ve o esnada baserunner'ların herhangi bir base çalmasını baseman'lara topu atarak engel olmalıdır.

3 / 1B - First Baseman: Beyzbolda oynaması ve kontrol etmesi en zor pozisyonlardan biri olarak kabul edilir. Kontrol ettiği alan first base'in yakınındadır ve vurucudan o bölgeye doğru gelen topları yakalamak ve en kısa sürede first base'e ulaşarak vurucuyu oyun dışı bırakmaktan sorumludur.  


Eğer first base dolu değilse 2 yukarıdaki enstantanede olduğu gibi first base'in yakınlarında durarak vurucudan gelen topları yakalamaya çalışır. Dolu olsa bile top atıcıdan çıktığı anda kontrol ettiği bölgeye yönelir. Eğer first base doluysa yani first base'de bir baserunner varsa first base'in hemen üzerinde durarak her an atıcıdan kendine bir top gelecekmiş gibi beklemelidir. Çünkü o sırada hücum yapan takımın oyuncusu olan baserunner first base'den biraz uzaklaşmıştır. (lead-off) Bunun nedeni ise pitcher topu attıktan hemen sonra oyun başlamış kabul edilir ve baserunner bu süre içerisinde second base'e ulaşabilir.



27 metrelik yolun ne kadarını oyun başlamadan önce almışsa kendisi için o kadar kardır. Tabi bunun için genel olarak kendi takım arkadaşı olan vurucunun topa vurması gerekmektedir. Eğer vurucu topa vuramazsa ve catcher topu o sırada second base'de bulunan second baseman'a yollarsa baserunner oyun dışı kalır. Bu yüzden genellikle baserunner top atıcının elinden çıktığı anda körü körüne second base'e doğru koşmaz. Vurucunun topa vuramadığını ve catcher'ın da topu tuttuğunu görünce halihazırda elinde olan first base'e geri döner. Bu arada atıcı eğer baserunner'ın first base'den fazla uzaklaştığını düşünürse topu catcher'a atmak yerine first base'de duran first baseman'a atabilir. Eğer baserunner first base'e dönmekte geç kalırsa ve topu yakalayan first baseman baserunner'a dokunursa ya da first base'e dokunursa baserunner oyun dışı kalır.



First baseman'in görevi first base'i ve etrafını kontrol etmektir. Eğer başarabilirse kendi base'inde yani first base'de bulunan baserunner'ı oyun dışı bırakmaktır. Bunun yanında vurucudan dönen topları yakalayarak vurucuyu da oyun dışı bırakabilir.

First baseman olan oyuncular genellikle uzun boylu, dikkatli ve hareketleri çevik oyunculardan seçilir. Prince Fielder istisna olabilir. :) Bunun nedeni infielder'lardan, catcher'dan ve atıcıdan gelen toplara hazırlıklı olması gerektiğidir. Büyük bir konsantrasyon ve zamanlamaya sahip olmalıdırlar.

4 / 2B - Second Baseman: Kontrol ettiği alan second base ile first base arasında olan defans yapan takım oyucunsuna verilan ad. Second baseman olan oyuncular sağ ellidir ve genellikle hızlı oyunculardan seçilir. Onlardan istenen iyi bir vuruculuktan ziyade üst düzey defans yapma özelliğine sahip olmalarıdır. Second baseman'ın görevini, önemini ve maç içinde nasıl double play yapabileceğini daha sonra örnek inning'lerde irdeleyeceğiz.

5 / 3B - Second Baseman: Third base ve etrafını kontrolunden sorumlu defans oyuncusuna verilan ad. Tıpkı second baseman gibi üst düzey reflekslere ve zamanlama yeteneğine sahip olmalıdırlar. Yine duruma göre topu yakaladıktan sonra her an second base'e göndermeye hazır olarak double play yapmaya hazır olmalıdırlar. Genellikle vurucular sağ elli olduğundan topun genellikle gideceği istikamet third base olduğundan hot corner olarak da adlandırılır.

6 / SS - Shortstop: Second base ile first base arasını kontrol eden defans yapan takım oyucunsuna verilen ad. Infield içerisinde defans yapan takımda en çok aktif olan oyuncudur. Çünkü beyzbolda genelde sağ elli vurucular olduğu için vurucudan çıkan topların çoğu bu bölgeye doğru gider. Tıpkı diğer defans oyuncuları gibi topu kontrol etmek gerekirse havada yakalayarak vurucuyu oyun dışı bırakmak ve oyundaki pozisyona göre double play yaparak takımına katkı yapmaktan sorumludur. Shortstop diyince akla Derek Jeter gelir.

7 / LF - Left Fielder: Outfield'in catcher's box'a göre sol tarafını kontrol eden defans takım oyucunsuna verilan ad.   

8 / CF - Center Fielder: Outfield'in orta bölümünü kontrol eden defans takım oyucunsuna verilan ad.    

9 / RF - Right Fielder: Outfield'in catcher's box'a göre sağ tarafını kontrol eden defans takım oyucunsuna verilan ad.    

Outfielder'lar genel olarak üst düzey görüşe ve hıza sahip olmalıdırlar. Çünkü outfield'e doğru gelen fly ball'ları yakalayarak vurucuyu oyun dışı bırakmak en önemli görevleridir. Outfielder'lar arasında her zaman GAP adı verilen bir boşluk bulunur ve atıcılar çoğunlukla o bölgeye topu atmayı tercih ederler. Bu noktada outfielder'ların hızı ve infielder'lara topu gönderme güçleri devreye girer.


11 Ekim 2012 Perşembe

Beyzbol nedir?

Beyzbol bir spordur. Maalesef Türkiye'de populer olmayan bir spordur.

Profesyonel beyzbol, inning adı verilen 9 devreden oluşur. Bu devrelerde süre yoktur. Esasen beyzbolda süre yoktur. Her bir inning'de ilk yarı deplasman takımı hücum gerçekleştirir yani bat pozisyonundadır, bir anlamda topa vuran takımdır. Buna Top of an Inning denir. İkinci yarı ise hücum sırası ev sahibi takıma geçer ve bu yarıya da Bottom of an Inning denir. İki takım da hücumlarını bitirdiklerinde 1 inning sonlanmış olur. Her bir inning'de toplanan sayılar sonunda 9 inning bittiğinde en fazla sayı yapan takım maçı kazanmış olur. Eğer 9 inning sonunda skor berabere ise maç 1 inning uzar. Bir takım galip gelinceye kadar inning eklenmeye devam eder. Bu yüzden bir beyzbol maçı 2 saat sürebileceği gibi 4 saat de sürebilir. Inning'ler arasında ise 1-2 dakikalık molalar vardır.

Beyzbolda diğer sporların aksine topu elinde tutan takım defans yapar. Topu karşılayan takım ise hücum yapmaktadır. Defans yapan takımın amacı hücum yapan takımı 3 out ile dışarı çıkartmaktır.

Beyzbolda temel amaç Home Plate denilen vurucunun da yer aldığı vurucu alanı içerisinde bulunan base'e ulaşmaktır. Home plate'e ulaşan bir oyuncu takımına 1 sayı kazandırır. Home plate'in dışında 3 adet base daha vardır.

Ayrıntılara geçmeden önce çok temel iki şey söylemek istiyorum.

1- Beyzbolda eğer vurucunun vurduğu topu defans yapan takımın oyuncularından herhangi biri tarafından havada yakalanırsa vurucu oyun dışı kalır. Buna fly ball denir.
2- Eğer bir base'e, hücum yapan takımın oyuncusu olan baserunner defans yapan oyuncudan önce varırsa o base safe olur ve baserunner o base'de beklemeye devam eder. Eğer defans yapan oyuncu topu yakaldıktan sonra baserunner'dan önce base'e varırsa ya da topu o base'de bekleyen arkadaşına atarsa ya da elinde topla beraber oyuncuya değerse baserunner oyun dışı kalır.

7 Ekim 2012 Pazar

Alan Ball - Everton Efsanesi

Birçokları tarafından Dixie Dean'den sonra Everton'ın gelmiş geçmiş en büyük futbolcusu gösterilen kızıl saçlı beyaz kramponlu efsane. Everton formasını 5 yıl giymesine rağmen lig şampiyonluğu, dünya kupası şampiyonluğu gibi başarılar yaşamış. Tüm bunlara iki defa İngiltere lig tarihinin en pahalı transferi olma özelliğini de eklemiştir. Oynadığı mevki günümüz tabiri ile box-to-box'a yakın orta saha. Bitmek bilmeyen enerjisi ve takımı yönetmesiyle oynadığı futbol süresince tüm İngilizlerin takdirini kazanmıştır. Yine birçokları tarafından 1966 dünya kupası sahibi İngiltere'nin final maçının Hurst ile birlikte en değerli futbolcusudur.

Alan Ball, 1945 yılında Lancashire'da dünyaya geldi. Futbola ilk olarak Bolton'da başlasa da o zamanın menajeri kendisinin boyunu kısa bulduğundan profesyonel sözleşme imzalamadı. O da babasının da araya girmesiyle Blackpool'un yolunu tuttu. 1962-1966 arasında Blackpool'da forma giydi, bu kadar genç bir futbolcunun takımı adına efektif olması hemen herkesin dikkatini çekti. Bunlara İngiltere milli takım menajeri Alf Ramsey de dahil.

Alan Ball 1966 dünya kupası'na İngiltere adına katıldığında henüz 21 yaşındaydı. İngiltere milli takımı'nın en genç oyuncusuydu. Bunu daha da önemli kılan ise 22 kişilik kadronun bir parçası değil de her maçta ilk 11'de yer almasıydı. İlginçtir, o zamanlar kimsenin buna itirazı yoktu. Blackpool'da oynayan 21 yaşında genç bir orta saha oyuncusu, milli takımın dünya kupası maçlarında direkt oynuyordu. Bu, onu efsane yapmaya götüren etkenlerin sadece bir tanesi.

Dünya kupası kadrosunda Bobby Charlton, kaptan Bobby Moore gibi futbolcularla forma giymiş ve şüphesiz bu, henüz kariyerinin başında olan bir futbolcu için inanılmaz bir deneyimdi. İngiltere'nin Batı Almanya'yı 4-2 yendiği maçta topa sürekli hakim olan, takımı yönlendiren ve çoğu kez takımını atağa kaldıran isim olmuştu. Uzatmalarda İngiltere'yi öne geçiren ve uzun yıllar tartışma konusu olan top çizgiyi geçti mi geçmedi mi golunun (ki bana göre gol değildi) Hurst'e pası veren isimdi. Maç boyunca takım arkadaşlarının bile durduğu uzatma dakikalarında, bitmek bilmeyen enerjisi, sprintleri, pasları ve hareketleri ile Wembley'de bu büyük maçı izleyen 100 bin seyircinin dikkatini çekmişti. Alf Ramsey'in final maçındaki planı, Ball'u orta sahanın sağına koyarak onun dinamizmi ve enerjisi ile batı almanya'nın büyük sol beki Karl-Heinz Schnellinger'i durdurmaktı ve bunda kesinlikle başarılı olmuştu. İngiltere, çoğu atağını sağdan yapıyor ve bu, maçtan önce kimsenin beklemediği bir şekilde işliyordu. Çünkü orada büyük Schnellinger vardı. Alan Ball tüm bunları başardığında 21 yaşındaydı. O güne kadar herhangi üst düzey başarısı olmadığı gibi bu turnuva ilk dünya kupası tecrübesiydi. O, dünya kupası'ndan sonra evine boynunda bir şampiyonluk madalyası ve gazetelerde adının yazıldığı dünya çapında tanınma ile dönmüştü.


Gordon Banks daha sonra Alan Ball'un dünya kupası finali performansı için;

"My most abiding memory of alan is in the world cup final. I think all the lads agree he was the best player on the pitch by far. He covered every blade of grass, he was unbelievable."

diyordu.


Elbette bu başarının bir karşılığı olacaktır. Dünya kupasından 2 ay sonra Everton o zamana kadar ki en yüksek transfer ücreti ile tam 112 bin sterlin karşılığında onu Blackpool'dan transfer etmeyi başarır. Alan Ball artık başarılarına devam edeceği ve takımının efsaneleri arasına gireceği Everton'a gelmiştir. Burada Colin Harvey ve Howard Kndall ile beraber o sıralar The Holy Trinity adı verilen Everton orta sahasının merkezinde yer alır. Everton 1968 yılında Fa Cup, 1969-1970 sezonunda ise lig şampiyonluğunu kazanır. Dünya kupasından bu yana yükselen performansı devam etmekte ve doğal olarak da talipleri artmaktadır. Bu sırada Ball, 50. kez milli olma şerefine ulaşmıştır.

Bu arada 1970 dünya kupası tüm maçlarında oynamış fakat İngiltere gruplardan çıkma başarısından fazlasını gösterememişti. İngiltere 2-1 önde iken Ball'ın attığı pasta Colin Bell sağ kanattan bomboş pozisyonda topu ortalamış ve Hurst'un kafası direğin hemen dibinden Sepp Maier'in boşa çıktığı pozisyonda dışarı gitmişti. O pozisyon gol olsa belki de maç kopacaktı nitekim, Almanya önce 2-2'ye getirmiş uzatmalarda da Muller'in attığı gol ile maçı 3-2 kazanmıştı.


Ball'un ikinci dünya kupası macerası geride kalmış, bu arada onu transfer etmek isteyenlerin sayısı da artmaya başlamıştır. Menajeri ise söylentileri bertaraf etmek için bonservis bedeli olarak 1 milyon sterlin belirledik gibi şimdiye kadar ki İngiltere lig tarihi transfer rekorunun 5 katı olan uçuk bir rakamla söylentileri geçiştirmeye çalışmıştı. O, Everton için çok ama çok değerliydi. Ne var ki Arsenal onu ikinci bir transfer rekoru ile 225 bin sterlin'e Everton'dan transfer eder. Arsenal'de başarılı performansı devam etse de Everton'da kazandığı kupaları kazanamaz. Bu arada İngiltere 1974 dünya kupası'na katılamayarak büyük bir skandala imza atmıştır. Alan Ball'a inanan ve onu 21 yaşından beri takımında oynatan milli takım menajeri Alf Ramsey federasyon tarafından kovulur ve yerine gelen Joe Mercer hiçbir zaman Ball'u Ramsey'in düşündüğü kadar takımda düşünmez. Bir süre sonra Emlyn Hughes kaptanlığı Ball'dan devralır ve milli takım serüveni 11 yıl aradan sonra 30 yaşında aniden son bulur. Bu arada Arsenal'e imza attıktan 5 yıl sonra 60 bin sterlin'e Southampton'a gider. Everton formasıyla 208 lig maçında 66 gol, arsenal forması ile de 177 lig maçında 45 gol kaydeder. Bu arada çoğu Everton forması giyerken olmak üzere 72 kez milli takım formasını giymiş ve 8 gol kaydetmiştir.

4 yıl süren Southampton kariyerinden sonra çeşitli takımlarla forma giyse de eski formunu yakalayamaz ve 1983 yılında aktif futbol yaşantısını sonlandırır. Futbolu bıraktıkan sonra menajerlik yapmaya başlar. Blackpool, Portsmouth, Southampton, Stoke City, Manchester City gibi takımların başına geçer fakat hiçbirinde kalıcı bir başarı sağlayamaz ve sonunda 1999 yılında menajerlik mesleğini de bırakır.

2004 yılında 37 yıllık eşini kaybettikten sonra 2005 yılında çocuklarına ve torunlarına maddi destek sağlamak amacıyla tıpkı dünya kupası takım arkadaşları Gordon Banks ve Nobby Stiles gibi dünya kupası madalyasını ödüllerini ve ayrıca o başından hiç çıkarmadığı kepini Wayne Rooney'in 1 haftalık maaşı ederine satmak zorunda kaldı. Aldığı para ile aileme bakacağım dedi ve ekledi;




"Winning the World Cup in 1966 will stay with me forever, but it is time to look to the future, not the past."









Ne var ki efsane, 2 yıl sonra 2007 yılında kalp krizinden hayatını kaybetti. cenaze töreninde 1966 dünya kupası'ndan takım arkadaşları, ailesi yer aldı. İngiltere bayrağına sarılı üzerinde kepi bulunan tabutu Frank Sinatra'nın My Way'i eşliğinde taşınırken, sevenleri onu son kez alkışlıyordu. Henüz 21 yaşında bütün heyecanıyla ülkesini şampiyonluğa taşıyan milli takımın büyük oyuncusu Alan Ball artık yaşamıyordu.


Yazıya başladığım gibi Alan Ball birçoklarına göre Dixie Dean'den sonra gelmiş en büyük Everton futbolcusu kabul edilir. Efsanedir. Duruşuyla, centilmenliğiyle ve gösterişten uzak sade yaşantısıyla ve hepsinden önemlisi saha içinde ve dışında insanüstü çabalarıyla futbol dünyasında örnek bir insan olmuştur.

Bugün futbol oynasa tahmini fm profili.

4 Ekim 2012 Perşembe

Sir Bobby Charlton'dan Colin Bell tanımı


"Umarım City taraftarları eski bir Manchester United futbolcusunun kendi takımlarının efsanesi hakkında önsöz yazdığı için kızgın değillerdir. Zira bu imkan bana verilmeseydi büyük hayal kırıklığına uğrardım. Colin Bell her zaman benim hem çok iyi bir arkadaşım hem de kahramanlarımdan biri olmuştur. Onu oyunda izlerken büyük bir zevk duyardım çünkü aynı bölgenin futbolcularıydık. Biz futbolda hep kendi yolumuzda gittik ve kendi şansımızı kendi şöhretimizi kendimiz yarattık. Colin Bell her zaman dikkatimi çekerdi. Bugün onun hakkında ne düşündüğümü söyleyebildiğim için çok guruluyum.

Colin Bell hiç şüphesiz büyük bir futbolcuydu ve ben büyük kelimesini her zaman kullanmam. Benim tarzımda bir oyuncuydu. Bury'de oynarken onu izlemeden önce hakkında yazılanları okurdum. O sıralar her hafta gazete sayfalarına göz atar ve yerel takımların maçlarını incelerdim. Bir süre sonra Colin Bell'in iyi bir oyuncu olduğu kanısına vardım çünkü neredeyse her hafta o maçın adamı gibi anlatılıyordu. Onun North-East'li olduğunu öğrendiğimde ilerlemesini çok daha yakından takip etmeye başladım. City onu transfer ettiğinde büyük üzüntü duymuştum.

O kendini futbola adamış, mükemmel bir futbol zekası olan çok büyük bir sporcuydu. Motive olmaya ihtiyacı yoktu çünkü kendi kendini edebiliyordu. Belli bir standartı vardı ve oynadığı maç sayısına bakarak da bu anlaşılabiliyordu.

Milli takımda nadir de olsa beraber çalışma fırsatımız oldu. Fizik gücü ve fitness yeterliliği beni hep şaşırttırdı. Böylesine bir fiziğe rağmen sahip olduğu futbol zekası, bunların yanında müthiş bir hız ve diğer yetenekler sizi ayrıcalıklı bir futbolcu yapmaya yeter de artar. O'nu Old Trafford'a getiremediğimiz için büyük bir hayal kırıklığına uğramıştım. Sanırım transfer girişiminde de bulunmamıştık. Colin başarılı olduğu için memnundum. eminim ki North-East onunla büyük gurur duyuyordur.

Geldiği yörenin tüm özellikleri kendinde özetleniyordu. orada insanlar çok çalışır ve sert oynarlardı. Oradan gelip de büyük başarılar elde edebilmek için bunların dışında da özel bir şeyler yapmanız lazımdı. Colin Bell işte bunu yaptı. milli takımla özdeşleşememesinin en önemli nedenlerinden biri milli takım dünya kupası'nı kazandıktan hemen sonra takımda yer almaya başlamasıydı. O zamanlar takım neredeyse oturmuştu, Alan Ball ve Martin Peters gibi isimler Colin'in mevkisindeki oyunculardı. Hiç bir zaman onun milli takım seviyesinde neler yapabileceğini gösterecek kadar zaman bulduğunu düşünmedim. Sanırım onunla sadece iki ya da üç maçta aynı anda sahada oldum. Çoğunlukla ben oyundan çıktığımda oyuna dahil oluyordu.

Keşke onunla daha çok ilk 11 başlasaydım ama ona her zaman hem bir futbolcu hem de bir insan olarak çok büyük saygım vardı- hala var. Bizim takıma (Manchester United) birçok gol attı ki birçoğu çok zor pozisyonlardı. Yeteneği gözardı edemezsiniz ve o gerçekten müthiş bir yetenekti. Milli takımın biraz daha önceki dönemlerinde oynuyor olsaydı sadece kendi takımıyla kalmaz milli takım düzeyinde de şu an olduğundan çok daha tanınmış bir futbolcu haline gelirdi.

O çok seçkin bir futbolcuydu. onun müthiş hamlelerini, yeteneğini ve bitmeyen enerjisini izlemek benim için büyük bir onur ve memnuniyetti. Tüm bunların karşılığında gollerini de bizlerden esirgemedi. Bugün onun niçin gelmiş geçmiş en iyi Manchester City futbolcusu seçildiğini anlayabiliyorum ve tamamen katılıyorum. Colin Bell hakkındaki düşüncelerimi insanlara aktarabildiğim için gurur duyuyorum."

- Sir Bobby Charlton CBE

Not: Colin Bell Reluctant Hero otobiyografisi önsözünden çevirimdir.

Ayrıca:   http://sayituru.blogspot.com/2012/10/colin-bell-bir-manchester-city-efsanesi.html

3 Ekim 2012 Çarşamba

Colin Bell - Manchester City Efsanesi


Birçokları tarafından Manchester City'nin gelmiş geçmiş en iyi oyuncusu olarak gösterilen 1946 doğumlu efsane futbolcu. 1967-68 sezonunda City'yi şampiyonluğa taşıyan en önemli isim. 1966-1979 arasında City formasıyla 400'e yakın maça çıkmış ve 117 golle takımına katkı sağlamış. Hayvani staminası ve bitmek bilmeyen enerjisi, kendisine bir dönem Nijinsky takma adı konulmasına neden olmuştur. MBE ünvanı olan futbolculardandır.

Futbol yaşantısına başladığı Bury'de sivrildikten sonra Manchester City tarafından 45 bin pound verilerek transfer edilir. bu rakam o zaman her iki takım için de rekor bir ücrettir. City mükemmel bir futbolcu kazanırken, Bury gelen bu büyük para ile onun yerine 2-3 futbolcu transfer etse de alt lige düşmekten kurtulamaz. Takımlarının bel kemiği gitmiş ve diğer futbolcular da bundan etkilenmiştir. Colin Bell City'ye geldiğinde takım birinci lig'e çıkalı henüz 2 yıl olmasına rağmen şampiyonluk iddiası son maça kadar taşınmış ve son maçta 4-3'lük Newcastle United galibiyeti ile ezeli rakipleri United'ın 2 puan önünde şampiyonluğa ulaşırlar. Takımın lideri Colin Bell'dir. Bu şampiyonluktan sonra Bell, birçokları tarafından daha City'deki ilk yılında efsane statüsüne erişmeyi garantilemiştir.

Bu büyük performansının ardından 1968 yılında milli takıma seçilir. İlk maçına İsveç karşısında çıkar. 1970 dünya kupası'na kadar yükselen performansı devam eder. 1969 yazındaki meşhur Brezilya maçında takımını 2-0'dan 2-1'e getiren ve umutlandıran golu atmıştır. Yine dünya kupası elemelerinde Hollanda galibiyetinde takımının galibiyet golunu atan isimdir. Bu formun sonucunda haklı olarak dünya kupası kadrosuna seçilir. Artık o, Meksika'ya ünvan korumaya giden kadronun bir parçasıdır.


Ne var ki dünya kupasında istediği süreyi bulamaz. Bunun en önemli nedeni son dünya kupasını oynayan ve kupadan sonra milli takımı bırakacak olan İngiliz futbolunun efsanesi Bobby Charlton ile aynı mevkiyi paylaşıyor olmasıdır. Bazı maçlarda Charlton'ın yerine oyuna sonradan dahil olsa da istenilen katkıyı yapamaz ve İngiltere'nin başarısı gruplardan çıkmak ile sınırlı kalır.


Bobby Charlton'ın emekliliğinden sonra milli takımda kendisine as kadroda yer bulmaya başlar ve ikinci kaptanlığa, bir diğer efsane Bobby Moore'un 1973'de milli takımı bırakmasından sonra da şampiyon teknik direktör Alf Ramsey tarafından kaptanlığa getirilir. Artık milli takımın gerçek lideri kendisidir.

Kariyerindeki ve futbolundaki hafif sallantı ise 1971-73 arasına denk gelir. O yıllarda milli takım 1974 dünya kupası'na katılamamış, Manchester City ise ligde şampiyonluktan çok uzaktadır. 1974-75 sezonunda ise takımı adına attığı 15 gol ile tekrar eski günlerine dönmüştür. Bu performansını milli takıma da yansıtır ve katkılarıyla İngiltere tekrar dünyanın sayılı milli takımlarından biri haline gelir. Kariyerinin önemli maçlarından birini 1974 Ekim'inde Çekoslavakya'ya karşı oynar, 3-0'lık galibiyette 2 gol onundur.

Milli Takımda attığı 9 gol

Tam işler yerine oturmuş ve Bell kariyerinin en formda günlerini yaşıyorken 1975 kışında, Leauge Cup 4. tur Manchester United maçı'nda, çamurlu Maine Road'da, Martin Buchan'ın tekmesi ile karanlık günler başlar. Tekme Bell'in sağ dizine gelmiş ve efsane bir daha sahalara asla eskisi gibi dönememiştir. Aslında ilk başta durum fazla ciddi gözükmese de hasarın atar damarlarda olması, Bell'in sezon sonunda tekrar sahalara dönme girişiminde çıktığı maçta, dizinde pıhtılanan kan açılarak kıkırdağını parçalamasına neden olmuş ve akabinde 2 yıl süren bir tedavi süreci başlamıştır. Bu arada milli takımı bırakmıştır. Tedavi sürecinden sonra 1977 yılında Newcastle United maçı'nda ikinci yarıda oldukça duygusal bir atmosferde ikinci yarıda oyuna girerken aynı anda yeni nesil City taraftarları bir efsaneyi sahada görmenin zevkini yaşamanın mutluluğunu yaşıyorlardı. Tüm bunlara rağmen ne yazık ki 1979 yılına kadar süren Manchester City kariyerinde Bell, asla eski formunu yakalayamamıştır.

Colin Bell'in ulusal bir futbol ikonu haline gelmesini engelleyen en önemli nedenlerden biri, milli takımda oynadığı ve adının yayıldığı yıllarda Alan Ball ve Martin Peters ile aynı jenerasyonda olması ve Bobby Charlton, Bobby Moore gibi isimlerle bir dönem aynı milli takımda yer almasıydı. Bell, hiçbir zaman olması gerektiği kadar populer olmadı. Cumartesi maçlar dışında adının konuşulmasını istemezdi ve bu utangaçlığı hiç şüphesiz onun futbol kalitesinin önüne geçmese de bir ikon olmasının önüne geçen faktörlerden biriydi.

Bobby Charlton kendisi hakkında "Colin Bell was unquestionably a great player." derken,
Tom Finney "Colin Bell was as good as anything i've ever seen" diyordu.

2005 yılında "Colin Bell: Reluctant Hero" adında bir otobiyografi yayımladı.

Bugün Steven Gerrard için Colin Bell'in 40 yıl sonra vücut bulmuş hali diyenler de çokçadır.

Colin Bell futbol yaşantısını karartan o sakatlığı yaşadığında henüz 29 yaşındaydı. önünde Manchester City ve milli takım ile yaşayacağı birçok zafer varken, kariyerinin en parlak döneminde futboldan kopmanın acısını tüm City ve İngiliz taraftarlarıyla beraber yaşadı.

Bugün futbol oynasa tahmini FM profili